Ana içeriğe atla

Şişmanlık Beyinde Başlar!

Çağımızın en büyük problemlerinden biri olan obezite çeşitli diyetler, egzersiz programları, ilaçlar ve doğal yöntemlerle engellenmeye çalışılsa da bu sorunla mücadele edenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Peki, neden kilomuzu kontrol etmemiz bu kadar zor? 

Suçlu, tüketicileri yeni ürünlerle kışkırtan firmalar mı, bitmek bilmeyen iştahımız mı, yoksa beynimiz mi? Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Nörolog Dr. Mehmet Yavuz obezitenin nedenlerini ve kontrol yöntemlerini anlatıyor…

Yeterli gıda alındığında doygunluk hissiyle beynin yemek konusunda ‘dur’ demesi gerekirken obezlerde beyin-mide dengesi kontrolden çıkar ve beyin açlık hissini durdurmaz. Özellikle öğün aralarının uzun tutulması halinde aç kalma refleksiyle daha çok yemek yendiğini belirten Dr. Mehmet Yavuz, bu durumda kişinin doyduğunu fark edemeyerek obeziteye davetiye çıkardığını vurguladı.

Yeme Kontrolü Bu İki Hormona Bağlı…

Beynin, hipotalamus ile sindirim sistemi arasında acıkmayı ve doymayı belirleyen hormonsal mekanizmalardan en önemlileri leptin ve grelin hormonlarıdır. Leptin hormonu, organizma günlük aktivitelerini yerine getirecek kadar gıda aldığında devreye girerek doygunluk hissi uyandırır. Böylece dışarıdan gıda alımı durur. Grelin hormonu ise leptinin aksine açlık hissi uyandırır. Dolayısıyla bu iki hormon birbirlerine karşı zıt etkiler gösterir. Obezlerde leptin aktivasyonu azalmış, grelin salınımı artmış ya da her ikisi de değişmiş olabilir.

İlaç Kullanımı Obeziteyi Tetikliyor

Hipotalamustan yeterli leptin salgılanmadığı ya da aşırı grelin salgılandığında obezitenin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Dr. Yavuz, bazı ilaçların ve özellikle de antidepresanların leptin-grelin dengesini bozarak kilo alımına neden olduğunu hatırlattı. Son yıllarda bilim adamları leptin aktivasyonunu artırarak tokluk hissi uyandıracak ve böylelikle şişmanlığı tedavi edecek ilaçlar üzerinde çalışıyor ancak bu konuda etkin bir ilaç henüz geliştirilemedi.

Bir diğer görüşe göre de leptin aynı zamanda yağ dokusundan da salgılanmakta ve hipotalamusu etkilemektedir. Kanda düzensiz beslenme nedeniyle yağ oranı arttığında tokluk hissi uyandıran bu hormon beyne ulaşamaz, hipotalamustan salgılanan miktar yetersiz kalır ve şişmanlık kaçınılmaz hale gelir. 

Hafif Yiyecekler Atıştırın ve 15 Dakika Ara Verin

Leptin hormonunun yemeye başladıktan yaklaşık 20 dakika sonra harekete geçtiğini belirten Dr. Yavuz, leptin salgılanıp beyinde tokluk hissi uyandırıncaya kadar kilo yapacak derecede yemek yenmiş olabileceğini, hızlı yemenin bu açıdan sakıncalı olduğunu vurguladı. Kilo problemi olanlara atıştırdıktan sonra en az 15–20 dakika beklemelerini tavsiye eden Yavuz, bu yöntemle az yiyerek daha çabuk tokluk hissedileceğini hatırlattı.

Tiroit ve İnsülin Direnci de Önemli Faktörlerden…

Tiroit hormonları, metabolizma aktivitesini düzenleyen hormonlardır ve az salgılandığında metabolizma yavaşlar. Bu durumda kalori harcanma düzeyi düşeceği için alınan gıdalar yakılamayıp depolanmaya başlar. Ve sonuç yine aşırı kilo alımıdır.
İnsülin direncinin de kilo alınımını etkileyen önemli bir faktör olduğunu hatırlatan Dr. Yavuz, insülinin kan şekerini parçalayan ve enerjiye dönüştüren bir hormon olduğunu belirtiyor. Ancak bazı durumlarda kas, karaciğer ve yağ dokusu insüline karşı direnç geliştirir. Bu nedenle insülin kan şekerini parçalayamaz, kanda şeker oranı yükselmeye ve vücut gereğinden fazla kalori maddesi üretmeye başlar. Bu yükselme dışarıdan vücuda giren kalorilerle birleşince ihtiyaç fazlası kan şekeri yağa dönüştürülerek depolanır. Sonuç yine obeziteye çıkar ki zaten şeker hastalarının yüzde 80’i obezite problemiyle mücadele etmektedir.

Yaşlandıkça Kilo Alma Riski Artar

Yaş ilerledikçe metabolizma yavaşlar. Metabolizma yavaşladığı halde dışarıdan alınan gıda miktarı eskisi gibi olursa bir süre sonra ihtiyaç fazlası kaloriler vücutta depolanmaya başlar. Bu nedenle kişiler yemek disiplinleri değişmediği halde yıllar süresince artan bir grafikle kilo almalarına bir anlam veremezler. Dr. Yavuz, yaş ilerledikçe kontrolsüz kilo alımını engellemek için yemek alışkanlığını disiplinize etmeyi ve düzenli egzersizi öneriyor.

Kadınlar Daha Çabuk Kilo Alıyor

Kadınların daha kolay kilo alıp zor zayıfladığını hatırlatan Dr. Yavuz, erkeklerin bu konuda metabolizmaları daha hızlı çalıştığı için şanslı olduğunu belirtti. Kadınların küçük de olsa aylık kilo alımına dikkat etmesi gerektiğini belirten Yavuz, obezitenin sinsi bir hastalık olduğunu ve vücuda yerleştikten sonra mücadelenin zorlaştığını vurguladı.

Obezite Cinsel Hayatı da Vuruyor!

Obezite, birçok hastalığa davetiye çıkardığı gibi, erkeklik hormonunun azalmasına da neden olur. Şişmanlık nedeniyle yağlar arttıkça testosteron miktarı azalır, cinsel istek ve performans düşer. Kadınlarda ise karın içi yağlar androjen algısını artırdığı için menopoz öncesinde kıllanma gibi sorunlar baş gösterir.

Yağlanma Erkeklerde Göbekte, Kadınlarda Kalçada Görülüyor

Yağlanma en çok erkeklerde göbek ve karın bölgesinde, bayanlarda ise kalça ve basen bölgesinde görülür. Bu yüzden bayanlar kilo verdiklerinde eski hallerine dönebilirken erkekler kilo verseler bile karın bölgesinde sarkmalar oluşur.

Polikistik Over Sendromu ve Obezite Bağlantılı mı?

Polikistik over sendromu, nedeni tam olarak bilinemeyen bir yumurtlama bozukluğudur. Obezite mi polikistik over nedeni yoksa bu sendrom mu obezite yapıyor, bu konu henüz netlik kazanmadı ama kesin olan bir şey var ki, bunlar birbirini tetikleyen durumlardır. Ancak obez olup zayıflayan kadınlarda polikistik over tablosunun düzelmesi, obezitenin bu hastalığa neden olduğu görüşünü destekliyor.

Obezite Kanseri de Tetikliyor…

Erkeklerde kanser nedeniyle ölümlerin yüzde 14'ünden, kadınlarda ise yüzde 20'sinden obezitenin sorumlu olduğunu hatırlatan Dr. Yavuz, obezitenin savunma sistemini çökerterek kanser oluşumunu hızlandırdığının altını çizdi. 
ABD’de her yıl 300 bin kişi obezite nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu oran, sigaranın oluşturduğu hastalıklar ve kanserden kaynaklanan ölümlerden bile daha yüksek bir rakam. Bu durumun en kötü yanıysa her geçen yıl obez sayısının artması. Eğer tedbir alınmazsa 2050 yılında dünya nüfusunun yarısından fazlasının obez olacağını hatırlatan Dr. Yavuz, bilinçli beslenme ve düzenli egzersizin obeziteyle mücadelede en etkin yöntem olduğunu belirterek sözlerini tamamladı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SECRET HEART MEMORİAL HASTANESİ ZAYIFLAMA DİYETİ

Zayfılama Diyet Menüsü LAHANA CORBASİ Secret Heart Memorial Hastanesi çok kilolu hastalarına ameliyat öncesi bu zayıflama diyetini uygulamaktadır.  :: : Yağ Eritici Çorba  İçindekiler: 6 büyük yeşil soğan 1-2 domates 1 büyük lahana 2 yeşil biber 1 demet kereviz sapı 1 paket hazır çorba karışımı tuz,biber maydanoz köri 1 adet et suyu veya tavuk suyu tableti acı sos (arzu edilirse)

Ev Hanımları Daha Kilolu

Kadının kilolu olması 1900’lü yılardan önce bereket ve bolluk sembolü idi. Zayıflık fakir halk için normaldi, erkek için kadınının kilosu önemli bir gösterişti. Bugüne baktığımızda ise tabi ki kilolu olmak sağlık açısından uygun değil ancak incecik bir fotomodel gibi görünme baskısı da aynı şekilde kadına zarar verir hale geldi.  Erkekler çoğu zaman ancak sağlıkları söz konusu olduğunda diyet disiplini içinde oluyorlar. Kadınlar ise görselliğin çok fazla konuşulduğu bir dünyada hem kadın hem de erkekler tarafından acımasız eleştiriye maruz kalabiliyorlar. Üstelik kadınların kilo vermesi ve bunu koruması erkeklerden daha zor. İki cinsiyet arasında bedenen, ruhen ve sosyal açıdan farklar olduğuna dikkat çeken Uzman Diyetisyen Dilara Koçak, kadın ve erkeklerin farklı şekilde kilo alıp verme nedenlerini şu şekilde sıralıyor: Östrojen Hormonu Nedeniyle Kadın Bedeni Daha Yağlı Kadınlık hormonu olan östrojen nedeniyle kadın daha yağlıdır, kas oranı erkeğe göre daha düşüktür ve

Duygusal Özgürleştirme EFT ile Zayıflamak

EFT (DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞTİRME TEKNİĞİ) ile kötü beslenme alışkanlıklarından kurtulmak. Duygusal Özgürlük Tekniği (EFT) psikolojik problemlerin üstesinden gelmek için kullanılan bir alternatif psikoterapi yöntemidir. Belirli bir travmatik anı üzerinde yoğunlaşmışken akapunktur noktalarına hafifçe vurarak vücudun enerji alanını düzenlemeyi amaçlar. Eleştirmenler EFT’nin arkasındaki teoriyi sahte bilim olarak tanımlarlar ve EFT’den elde edilen faydanın meridyenleri düzenlemekten ziyade plasebo etkisi, negatif düşüncelerden arınma, birisi tarafından dinlenmenin yarattığı terapik etki gibi geleneksel bilişşel içeriklerle açıklanabileceğini savunurlar.