Ana içeriğe atla

Türkler Kendilerini Olduklarından Zayıf Sanıyor

Herbalife Beslenme Araştırması sonuçları açıklandı. Araştırma sonuçlarına göre Türk toplumunun sadece yüzde 17’si kendisini aşırı kilolu görüyor. Bu oran Avrupa’da yüzde 40. Türkiye bu oranla Avrupa’nın en düşük rakamlarına sahip. Herbalife Beslenme Danışma Kurulu Üyesi Doç. Dr. İsmet Tamer, bilimsel çalışmaların Türkiye’de obezitenin hızla arttığını ortaya koyduğunu ancak Türklerin kilolu olduklarını kabullenmekte zorlandıklarını belirtti

Herbalife tüm dünyada beslenme alışkanlıklarına yönelik bir araştırma yaptı. Araştırmanın Türkiye ayağında çıkan çarpıcı sonuçları Herbalife Beslenme Danışma Kurulu Üyesi Doç. Dr. İsmet Tamer yorumladı.

Herbalife Beslenme Danışma Kurulu’na yeni katılan Aile Hekimliği Uzmanı Doç. Dr. İsmet Tamer, Herbalife Beslenme Araştırması’nın Türk halkının beslenme alışkanlıklarına ışık tuttuğunu ifade etti.
Doç. Dr. İsmet Tamer, dünyada ve ülkemizde hızla artan obezite tehdidine dikkat çekerek Türk toplumunun sadece yüzde 17’sinin kendisini aşırı kilolu görmesinin çarpıcı olduğunu söyledi. Yapılan bilimsel çalışmalarda, Türkiye’de her 100 kadından 40’ı her 100 erkekten de 20-22’sinin obez sınırını aştığının ortaya konduğunu ifade eden Doç. Dr. İsmet Tamer, bazı kilolu Türklerin de aslında kendisini zayıf kabul ettiğinin ortaya koyduğuna dikkat çekti.

Türkler kendilerini çok sağlıklı hissediyorlar
Doç. Dr. Tamer, araştırmada, toplumun yüzde 32’sinin kendisinin çok sağlıklı, yüzde 49’unun sağlıklı gördüğünü sonucuna ulaşıldığını belirtti. Doç. Dr. Tamer, sadece yüzde 2’lik bir dilimin kendisini çok sağlıksız hissettiğini, yüzde 17’nin biraz sağlıksız olduğunu düşündüğünü ifade etti.

Ev yemeği en sağlıklı beslenme
Hangi ortamda daha sağlıklı besleniyorsunuz sorusuna yüzde 77 ailesiyle birlikteyken, yüzde 10’u sevgilisiyle buluştuğunda, yüzde 6’sı yalnızken, yüzde 3’ü tatilde, yüzde 3’ü ofiste, yüzde 2’si restoranda diye yanıt vermiştir. Doç. Dr. Tamer, ev yemeğinin hala toplumda en sağlıklı beslenme türü olarak görüldüğünü belirtti.

En kalorili yiyecek: Siyah çikolata
Doç. Dr. Tamer, tüketicilerin kalorili yiyeceklerle ilgili yeterli bilince sahip olmadığına dikkat çekerek, araştırma sonuçlarından çarpıcı şu verileri paylaştı: “Türklerin en kalorili olduğunu düşündükleri yiyecekler arasında yüzde 42 ile siyah çikolata ilk sırada geliyor. Çikolatayı, yüzde 23 ile domates soslu makarna, yüzde 22 ile bonfile, yüzde 13 ile yağlı süt izliyor.” Doç. Dr. Tamer, bu sonuçların tüketicilerin etraftan birçok şeyi duyduklarını ancak bu bilgileri yeterli bilince sahip olmadan içselleştirdiklerini ve bu durumun da birçok yanlış kanıya neden olduğunu söyledi.

Zayıflamak için her 4 kişiden 1’i bir yiyecek grubunu yemiyor
Araştırma sonuçlarına göre kilo vermek için kullanılan en popüler yöntemler şöyle; yüzde 45 diyet ve egzersizi bir arada uyguluyor, yüzde 27’si spor salonuna gitmeyi tercih ediyor, yüzde 26’sı daha dengeli beslenmeye çalışıyor. Katılımcıların yüzde 25’i bir yiyecek grubunu tüketmeyerek diyet yapıyor, yüzde 18’i yürümek gibi geçici egzersizlere başvururken, yüzde 11’i günde 2 öğün yemek yemeyi tercih ediyor. Araştırmaya katılanların yüzde 11’i et yerine geçen ürünleri tüketmeyi diyet yerine kabul ederken, yüzde 5’i futbol, dans gibi benzer zevklere sahip olduğu kişilerle bir etkinliğe katılmayı tercih ediyor. Katılımcıların yüzde 4’ü ise diğer diyet ürünlerini seçiyor. Doç. Dr. İsmet Tamer, özellikle bir yiyecek grubunu yemeyerek yapılan diyetlerin metabolizma için sağlıksız olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Sağlıklı beslenmek için besin yoncasında yer alan tüm besinlerin dengeli bir şekilde tüketilmesi son derece önemli.”

Süpürerek fit kalmaya çalışıyoruz
Araştırma kapsamında, sağlıklı bir yaşamın en önemli parçası olan egzersizlerle ilgili Türklere alışkanlıkları soruldu. Araştırmaya katılanların yüzde 32’si her gün, yüzde 24’ü haftada 3 kez, yüzde 19’u haftada 1 gün, yüzde 9’u ayda 1 kez 20 dakika egzersiz yaptığını söyledi. Hiç egzersiz yapmayanların oranı ise yüzde 16’da kaldı.

Araştırmaya katılanlardan yaptıkları egzersizlere örnek vermeleri istendiğinde ise ilginç sonuçlar çıktı. Yüzde 55’i 20 dakika yürümeyi, yüzde 34’ü 45 dakika koşmayı, yüzde 16’sı 5 kat merdiven çıkmayı, yüzde 9’u hareketli bir şekilde ev süpürmeyi ve yüzde 8’i alışveriş yapmayı egzersiz olarak gördüğünü belirtti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SECRET HEART MEMORİAL HASTANESİ ZAYIFLAMA DİYETİ

Zayfılama Diyet Menüsü LAHANA CORBASİ Secret Heart Memorial Hastanesi çok kilolu hastalarına ameliyat öncesi bu zayıflama diyetini uygulamaktadır.  :: : Yağ Eritici Çorba  İçindekiler: 6 büyük yeşil soğan 1-2 domates 1 büyük lahana 2 yeşil biber 1 demet kereviz sapı 1 paket hazır çorba karışımı tuz,biber maydanoz köri 1 adet et suyu veya tavuk suyu tableti acı sos (arzu edilirse)

Ev Hanımları Daha Kilolu

Kadının kilolu olması 1900’lü yılardan önce bereket ve bolluk sembolü idi. Zayıflık fakir halk için normaldi, erkek için kadınının kilosu önemli bir gösterişti. Bugüne baktığımızda ise tabi ki kilolu olmak sağlık açısından uygun değil ancak incecik bir fotomodel gibi görünme baskısı da aynı şekilde kadına zarar verir hale geldi.  Erkekler çoğu zaman ancak sağlıkları söz konusu olduğunda diyet disiplini içinde oluyorlar. Kadınlar ise görselliğin çok fazla konuşulduğu bir dünyada hem kadın hem de erkekler tarafından acımasız eleştiriye maruz kalabiliyorlar. Üstelik kadınların kilo vermesi ve bunu koruması erkeklerden daha zor. İki cinsiyet arasında bedenen, ruhen ve sosyal açıdan farklar olduğuna dikkat çeken Uzman Diyetisyen Dilara Koçak, kadın ve erkeklerin farklı şekilde kilo alıp verme nedenlerini şu şekilde sıralıyor: Östrojen Hormonu Nedeniyle Kadın Bedeni Daha Yağlı Kadınlık hormonu olan östrojen nedeniyle kadın daha yağlıdır, kas oranı erkeğe göre daha düşüktür ve

Duygusal Özgürleştirme EFT ile Zayıflamak

EFT (DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞTİRME TEKNİĞİ) ile kötü beslenme alışkanlıklarından kurtulmak. Duygusal Özgürlük Tekniği (EFT) psikolojik problemlerin üstesinden gelmek için kullanılan bir alternatif psikoterapi yöntemidir. Belirli bir travmatik anı üzerinde yoğunlaşmışken akapunktur noktalarına hafifçe vurarak vücudun enerji alanını düzenlemeyi amaçlar. Eleştirmenler EFT’nin arkasındaki teoriyi sahte bilim olarak tanımlarlar ve EFT’den elde edilen faydanın meridyenleri düzenlemekten ziyade plasebo etkisi, negatif düşüncelerden arınma, birisi tarafından dinlenmenin yarattığı terapik etki gibi geleneksel bilişşel içeriklerle açıklanabileceğini savunurlar.