Ana içeriğe atla

7’den 70’e Hangi Yaşta Ne Yemeli?


Sağlığınızı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitenizi yükseltmek için her yaşa özel beslenme takvimini gözden geçirin...



Diyetisyen Mine Bilge, "Yaşamın her döneminde önemli olan sağlıklı beslenme için bireylerin besin öğeleri gereksinimleri doğru saptanmalı ve kişiye özgü sağlık durumuna göre sağlıklı beslenme programları ile gereksinimlerin karşılanması gerekiyor" diyor. Diyetisyen Mine Bilge, hangi yaşta ne yenmesi gerektiğini anlattı.



0-1 Yaş Beslenmesi:

Anne sütü: İlk 6 ay anne sütü bebeğin bütün besin ihtiyacını karşılar. 6 aydan sonra ek besinlerde beraber 2 yaşına kadar anne sütüne devam edilmeli.


1-6 Yaş Beslenmesi:

Kalsiyum: Büyümenin hızlı olduğu bu dönemde süt, yoğurt, peynir, kefir gibi süt ürünlerinin yeterli miktarda alınması gerekiyor.
C vitamini: Bağışıklık sistemini güçlendirmek için portakal, mandalina, domates, brokoli mutlaka tüketilmeli. C vitamininden zengin kırmızı ve yeşil tatlı biberi bebeğinizin diş kaşıma aracı olarak kullanmasını sağlayabilirsiniz.
D vitamini: Kemiklerdeki kalsiyumun etkinliği için D vitamini gerekiyor. Somon, orkinos, uskumru ve sardalya gibi yağlı balıklar, D vitaminin iyi kaynakları arasında. 85 gram pişmiş somonla, neredeyse günlük ihtiyacın iki katı D vitamini sağlanabilir. Yumurta sarısı ve yoğurt da D vitamininin önemli kaynaklarından. D vitamininin en önemli kaynağı güneştir. Günde 15- 30 dakika güneşlenmek yeterli miktarda D vitamini almamızı sağlayacaktır.



6-12 Yaş Beslenmesi:

Demir: Kırmızı etler, sakatatlar, yumurta, tahıllar, kurubaklagiller, yağlı tohumlar, koyu yeşil yapraklı sebzeler tüketilmeli.
Protein: Kas kitlesinin hızla arttığı bu dönemde protein alımı önem kazanıyor. Et,süt, yumurta, kurubaklagiller gibi protein kaynakları tüketilmeli.
Taklit: Ebeveynleri taklit ettikleri bu dönemde anne ve babanın sağlıklı beslenme alışkanlıklarını uygulamaları oldukça önemli.


12-18 Yaş Beslenmesi:

Kahvaltı: Yapıla araştırmalar kahvaltı yapan öğrencilerin, yapmayanlara göre okul başarılarının daha iyi olduğu, dikkat dağınıklıklarının ise daha az olduğunu gösteriyor.
Su: Saçtan tırnağa bütün hücreler suya ihtiyaç duyar. Bu dönemde kazanılan düzenli ve yeterli su içme alışkanlığı ilerleyen dönemlerde yeteri kadar su tüketmelerini sağlayacaktır.
Ödüllendirme: Bu dönemde ödüllendirme veya cezalandırmada yemeklerin kullanılmaması önemli. ‘Ispanağını bitirirsen çikolata yiyebilirsin’ gibi ödüllendirmeler az tüketmesini istediğiniz sağlıksız besinlere olan ilgilerini artırır.


18-30 Yaş Beslenmesi:

Folik asit: Sağlıklı yeni hücreler üretmek için vücut folik asiti kullanır. En iyi kaynakları karaciğer, diğer organ etleri, yaprak sebzeler, kurubaklagiller ve diğer tohumlardır.
Antioksidan besinler: Bu beslenme tarzı sadece genç ve sağlıklı görünüm kazandırmakla kalmaz, bağışıklığı güçlendirir, enerji seviyesini yükseltir. Karpuz, domates, greyfurt, kayısı, mango, havuç, siyah dut, vişne, kiraz ve üzüm tüketin.


30-50 Yaş Beslenmesi:

Lifli besinler: İlerleyen yaşlar kansere yakalanma riskini de artırır. Posa zararlı maddelerin bağırsaktan daha hızlı geçmesini sağlayarak bizi kansere karşı korur. Başta nohut, mercimek, barbunya gibi kurubaklagiller olmak üzere, tam buğday ekmeği, çok tahıllı ekmek, kepekli makarna ve esmer pirinç gibi rafine edilmemiş tahıllar, ceviz, badem, fındık gibi yağlı tohumlar, taze ve kurutulmuş meyveler sebzeler, kahvaltılık tahıl gevrekleri başlıca posa kaynaklarını oluşturmaktadır.
Omega-3: Vücudun enerji üretimine katkıda bulunur. Bu nedenle Omega-3'ten zengin bir beslenme programı yorgunluğu giderip, kavrama gücünü ve hareket kabiliyetini artırarak kalp, şeker, tansiyon, romatizma, migren ağrıları ve cilt problemlerine iyi geliyor. Yağlı balıklarda, ceviz, badem, soya filizi, kuru fasulye, soya fasulyesi, nohut, keten tohumu ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunuyor.


50 Yaş Üstü Beslenme:

Kalsiyum: Zayıflayan kemiklerin kalsiyum ihtiyacı fazlaca artar. Her gün mutlaka 2-3 bardak süt veya yoğurt tüketin.
Çinko: Saç, cilt, tırnak, kemikler, yara iyileşmesi için gerekli olan çinko deniz ürünleri, badem, ceviz, yumurtada bol miktarda bulunmaktadır.
D vitamini: Alzheimer riskini azaltmak için günde 15- 30 dakika güneşlenmek, yeterli porsiyonda yağlı balıklar tüketilmelidir.
B12 vitamini: İlerleyen yaşla beraber emilimi azalan B12 vitamini unutkanlık, halsizlik, yorgunluğu beraberinde getirmektedir. Günlük beslenmeye ek olarak doktor gözetiminde mutlaka B12 eklenmelidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SECRET HEART MEMORİAL HASTANESİ ZAYIFLAMA DİYETİ

Zayfılama Diyet Menüsü LAHANA CORBASİ Secret Heart Memorial Hastanesi çok kilolu hastalarına ameliyat öncesi bu zayıflama diyetini uygulamaktadır.  :: : Yağ Eritici Çorba  İçindekiler: 6 büyük yeşil soğan 1-2 domates 1 büyük lahana 2 yeşil biber 1 demet kereviz sapı 1 paket hazır çorba karışımı tuz,biber maydanoz köri 1 adet et suyu veya tavuk suyu tableti acı sos (arzu edilirse)

Ev Hanımları Daha Kilolu

Kadının kilolu olması 1900’lü yılardan önce bereket ve bolluk sembolü idi. Zayıflık fakir halk için normaldi, erkek için kadınının kilosu önemli bir gösterişti. Bugüne baktığımızda ise tabi ki kilolu olmak sağlık açısından uygun değil ancak incecik bir fotomodel gibi görünme baskısı da aynı şekilde kadına zarar verir hale geldi.  Erkekler çoğu zaman ancak sağlıkları söz konusu olduğunda diyet disiplini içinde oluyorlar. Kadınlar ise görselliğin çok fazla konuşulduğu bir dünyada hem kadın hem de erkekler tarafından acımasız eleştiriye maruz kalabiliyorlar. Üstelik kadınların kilo vermesi ve bunu koruması erkeklerden daha zor. İki cinsiyet arasında bedenen, ruhen ve sosyal açıdan farklar olduğuna dikkat çeken Uzman Diyetisyen Dilara Koçak, kadın ve erkeklerin farklı şekilde kilo alıp verme nedenlerini şu şekilde sıralıyor: Östrojen Hormonu Nedeniyle Kadın Bedeni Daha Yağlı Kadınlık hormonu olan östrojen nedeniyle kadın daha yağlıdır, kas oranı erkeğe göre daha düşüktür ve

Duygusal Özgürleştirme EFT ile Zayıflamak

EFT (DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞTİRME TEKNİĞİ) ile kötü beslenme alışkanlıklarından kurtulmak. Duygusal Özgürlük Tekniği (EFT) psikolojik problemlerin üstesinden gelmek için kullanılan bir alternatif psikoterapi yöntemidir. Belirli bir travmatik anı üzerinde yoğunlaşmışken akapunktur noktalarına hafifçe vurarak vücudun enerji alanını düzenlemeyi amaçlar. Eleştirmenler EFT’nin arkasındaki teoriyi sahte bilim olarak tanımlarlar ve EFT’den elde edilen faydanın meridyenleri düzenlemekten ziyade plasebo etkisi, negatif düşüncelerden arınma, birisi tarafından dinlenmenin yarattığı terapik etki gibi geleneksel bilişşel içeriklerle açıklanabileceğini savunurlar.