Ana içeriğe atla

Diyete Psikolojik Yaklaşım

Zaman zaman bedenimize küseriz, aynaya baktığımızda mutsuz oluruz, istediğimiz kıyafeti giyemediğimizde moralimiz bozulur. hissettiğimiz bu moral bozukluğu sonunda ise kendimizi buzdolabının önünde buluruz. Ya da bir bakmışız kucağımızda bir paket çikolata. 

Bu durumları genelinde yeme bozuklukları olarak adlandırabiliriz. Yeme bozukluğu kısır döngüsü, sıkıntı, tatminsizlik, öfke, üzüntü hali, suçluluk gibi olumsuz duygular ile kendini gösterir. Genelde bu olumsuz duyguların kaynağında depressif duygulanım, yüksek kaygı düzeyi, kişinin yaşamındaki sıkıntılı ve üzücü olaylar ve diğer psikolojik sorunların varlığı etkendir. Humanite Psikiyatri Tıp Merkezi Direktörü Prof.Dr.Sedat Özkan, yeme davranışının psikolojik etkisi ve Psiko-Diyet hakkında bilgi veriyor..

İnsanlar yemek yemeyi seviyor diye de çok yiyebilir bu durum patolojik midir ?
Öncelikle yemek yeme davranışı açlığı gidermek ya da bir lezzet denemek amaçlı mı yoksa patolojik kökenli mi buna bakmak gerekir. Kişi eğer açlık duygusu olmadığı halde dürtüsel olarak yemek yemeye yöneliyor ise bu durum psikopatolojik olarak değerlendirilebilir. Ya da fiziksel hastalığa veya hormonal sebeplere bağlı ise yine patolojik olması soz konusudur.

Bu sebeple yeme davranışı anormal ise hem dahili hem psikolojik yonden değerlendirilmeli patolojik olup olmadığına karar verilmelidir

Beslenmeyle ilgili düzenleme yapılırken nasıl bir psikolojik destek alınabilir ?
Beslenme bireylerin psikolojisini etkilediği gibi psikolojik durumları da beslenme alışkanlıklarını etkiler.

Psikolojiyi dikkate almayan diyet başarılı olamaz!
Beyin ve psikolojiden bağımsız yeme programı düşünülemez. Yemek yeme davranışımız anamızdan sütle sevgi almaya başladığımız andan itibaren şekillenmeye başlar. Yaşadıklarımız, duygularımız, düşüncelerimiz, beklentilerimiz, öfkemiz, cinsel yaşantımız, doyum ve doyumsuzluklarımız; hepsi yemek yeme davranışımızı etkiler. Ağız bölgesiyle yemek yeriz, sevişiriz, konuşuruz ya da “çiğ çiğ yemek isteriz”. Dolayısıyla zayıflama ya da kilo vermeye ilişkin diyet programı; kişinin beynini, psikolojisini, yemek yeme davranışını etkileyen derinliklerdeki psikolojiyi ve günlük yaşamın duygu-zihin etkileşimlerini dikkate almak zorundadır. Bunları dikkate almayan diyet programları başarısızlığa mahkumdur. Hatta kişide bazen daha fazla kaygı ve kısır döngü yaratır. Kişilerin Biyo-psiko-sosyal açıdan beden, beyin, ruh ve çevre etkileşimlerini inceleyen bilimsel diyet programının adı Psiko-Diyet’tir.

Psiko-Diyet programında kişiler öncelikle dahili yönden degerlendirilir. Burada kan şekerinden hormonlara kadar açlık ve yeme alışkanlığını etkileyen patolojik bir faktör olup olmadığına bakılır. Ardından diyet uzmanı ve psikolog tarafından görüşmeler gerçekleştirilir. Diyet uzmanı sağlıklı beslenme alışkanlığını kazandırırken psikolog ise bunun istikrarlı bir şekilde devam etmesini saglayabilir.

Ruhu ve beyni dikkate almadan bedeni zayıflatamayız!
Özellikle anoreksiya ve blumia gibi yeme alışkanlıklarını direk etkileyen psikolojik bozukluklar dışında depresyon , kadınlarda pms dediğimiz adet oncesi sendromlar ve bir çok psikopatolojik tabloda psikoloğun doğru beslenme alışkanlığını kazandırmak ve sürdürmekte büyük rolü vardır.

Neden beslenmeyle ilgili önlemler hedefe ulaşmak için yetmiyor ?
Beynimiz ( düşüncemiz,inançlarımız, korkularımız, beklentilerimiz, isteklerimiz) yeme bozukluğu oluşumunu engellemenin ya da tedavi etmenin başında, kişide kalıcı davranış değişikliklerinin yaratılması gelmektedir. Kişinin, yemek yeme düzenini, diyet ve egzersiz programını, geçici ve kısa dönemli olarak görmesinin engellenmesi, ve bu düzeni bir yaşam tarzı olarak görmesi amaçlanır.
Aksi takdirde, diyetin sonlanması ile beraber tekrar kilo alımı da kaçınılmaz olacaktır. Bütün bu nedenlerdendir ki kilo vermek ya da sağlıklı bir bedene sahip olabilmek için çizilen yol haritasında farklı alanları da içerisinde barındıran bir ekip desteğine ihtiyaç vardır.

Kilo sorunu olanların kendilerine özgü psikolojisinden söz etmek mümkün mü ?
Kilo sorunu olanların kendine özgü psikolojileri vardır. Öncelikle mevcut durumdan rahatsız olmak ancak durumu değiştirecek güçte olamamak büyük bir problemdir. Pek çok kişi bunu iştahın açık olması ya da ne yesem yarıyor olarak da nitelendirir ancak durum zannedilenden daha derinlerde olabilir. Kişi kilo problemi yüzünden sosyalleşmekten kaçıyor, kendine olan saygısını güvenini kaybediyor bile olabilir.

Daha öncede belirtmiş olduğum gibi psikopatolojik ya da fiziksel bir nedenden kaynaklanıyor olabilir.

Son olarak;
Bedenleri zayıflatmak uğruna ruhu zedelememek en onemlisidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SECRET HEART MEMORİAL HASTANESİ ZAYIFLAMA DİYETİ

Zayfılama Diyet Menüsü LAHANA CORBASİ Secret Heart Memorial Hastanesi çok kilolu hastalarına ameliyat öncesi bu zayıflama diyetini uygulamaktadır.  :: : Yağ Eritici Çorba  İçindekiler: 6 büyük yeşil soğan 1-2 domates 1 büyük lahana 2 yeşil biber 1 demet kereviz sapı 1 paket hazır çorba karışımı tuz,biber maydanoz köri 1 adet et suyu veya tavuk suyu tableti acı sos (arzu edilirse)

Ev Hanımları Daha Kilolu

Kadının kilolu olması 1900’lü yılardan önce bereket ve bolluk sembolü idi. Zayıflık fakir halk için normaldi, erkek için kadınının kilosu önemli bir gösterişti. Bugüne baktığımızda ise tabi ki kilolu olmak sağlık açısından uygun değil ancak incecik bir fotomodel gibi görünme baskısı da aynı şekilde kadına zarar verir hale geldi.  Erkekler çoğu zaman ancak sağlıkları söz konusu olduğunda diyet disiplini içinde oluyorlar. Kadınlar ise görselliğin çok fazla konuşulduğu bir dünyada hem kadın hem de erkekler tarafından acımasız eleştiriye maruz kalabiliyorlar. Üstelik kadınların kilo vermesi ve bunu koruması erkeklerden daha zor. İki cinsiyet arasında bedenen, ruhen ve sosyal açıdan farklar olduğuna dikkat çeken Uzman Diyetisyen Dilara Koçak, kadın ve erkeklerin farklı şekilde kilo alıp verme nedenlerini şu şekilde sıralıyor: Östrojen Hormonu Nedeniyle Kadın Bedeni Daha Yağlı Kadınlık hormonu olan östrojen nedeniyle kadın daha yağlıdır, kas oranı erkeğe göre daha düşüktür ve

Duygusal Özgürleştirme EFT ile Zayıflamak

EFT (DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞTİRME TEKNİĞİ) ile kötü beslenme alışkanlıklarından kurtulmak. Duygusal Özgürlük Tekniği (EFT) psikolojik problemlerin üstesinden gelmek için kullanılan bir alternatif psikoterapi yöntemidir. Belirli bir travmatik anı üzerinde yoğunlaşmışken akapunktur noktalarına hafifçe vurarak vücudun enerji alanını düzenlemeyi amaçlar. Eleştirmenler EFT’nin arkasındaki teoriyi sahte bilim olarak tanımlarlar ve EFT’den elde edilen faydanın meridyenleri düzenlemekten ziyade plasebo etkisi, negatif düşüncelerden arınma, birisi tarafından dinlenmenin yarattığı terapik etki gibi geleneksel bilişşel içeriklerle açıklanabileceğini savunurlar.